Toplu Öyküler
- Batuhan Bölüm
- 31 Ara 2023
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 14 Oca 2024
Hız neyi ifade eder ya da daha doğru bir yaklaşımla kısa sürede varmak bize ne kazandırır. Amatör bir filozofun daha az amatörlerinden yola çıkarak anlattığı üzere yol, şehirlerin yegâne var oluş nedeni. Modern hayatımızın odağı olması ve pekişik depresyonumuzun ortakçısı olması ötesinde akmış bilincimizin izinde şunları söylemek isteriz:
Bir kapının arkasında, muhakkak ki çıkan, başka bir anahtarla o kapıyı açıp içeri girmesin diye anahtar bırakılır diye düşünürken fark ettiğimiz üzere; giren, kapıyı çıkmamak üzere kitlesin diye de bırakılmış olabilir diye düşünüyoruz. Tabi bunların yanı sıra çıkıp giderken unutmamak için de bırakılmış olabilir. Bu uzun serimin ardında biz ne görmeliyiz peki: Yeni başlayan bir yolculuğun başında "Hassktr anahtarı aldım mı?" baygınlığı sonrasında artık vadesini tamamlamış bir kredi kartı ile zorlanan bir kapı.
Bin bir küfür eşliğinde kapıyı açtık ve anahtara bakındık ama bir dakika, "nerede bu anahtar?". İşte orda masanın üstünde. Ayakkabıları çıkarsam mı ki? Neyse yarın temizlik yapıcaktık zaten. Nerede kalmıştık? Bir yere ulaşacaktık hem de hızlıca. Sokaktayız ve adımlıyoruz. Deminki gibi anlar bi’garip doğrusu. Hadi bu garipliği süreğenliğin getirdiği beklentilerin ötesine taşımak için bu adımlama işini ilk gördüğümüz otobüse binerek bozalım.
Yolda mıyız :evet. Ve evet biz de bu klişeden çok sıkıldık. Yol dediğimizde insanların aptal sırıtışlarından ya da her çıkmaza girdiğimizde sığındığımız bir liman oluşundan çok sıkıldık.
Bu otobüs bizi bilmediğimiz yollara gark etmedi ama bildiğimiz yolları da birbirinin ardı sıra ekledi diyemeyiz. Okuduğu pek güzide okulun -belki de okurken öyle düşünüyordu- artık bittiğini ve yeni bir hayatın onu beklediğini belgeliyor… Derken onu geride bırakıyoruz. Onun peşi sıra ne geliyor derseniz: bir bağlantı tüneli. Evet, upuzun bitmeyecekmiş gibi görünen bir duvar camın öte yüzünde bize bakıyor. Fena da değil aslında, kendimizi görüyoruz bu sayede. Sahi neyiz biz? İşten çıkmış bir memur değiliz ya da okulu bitmiş bir öğrenci. Öylesine bindiğimiz bir otobüste oturmak isteyen birinin yerini işgal eden, hırsız gibi bir şeyiz. Öyle ki oturmak isteyenlerin kişiliklerini dahi kopyalıyoruz: hayallerini, mutsuzluklarını, düşüncelerini... Hiçbiri bize ait değil ama onlara da ait diyemeyiz belki onlar da çaldı, en iyi ihtimalle ortakçı olmaya çalıştılar. Biz böyle düşünürken duvar bitiveriyor. Camın ardında sonsuzmuş gibi duran bir düzlük. Ne var bu düzlükte bize ölümü hatırlatan. İki üç ev görüyoruz belki bir şehir belki de ikisi aynı anda. Nereye varacak bu yol, insek mi, belki de hiç binmemeliydik. İniyoruz.
Uzaklardan, eskiliği bestesinden belli bir şarkı çalınıyor kulaklarımıza. Tanıdık değil, pek de ilgimizi çekmedi. Şu an olanlar bir yazıda olsaydı, okuyanlar mutlaka neydi şimdi bu şarkı derlerdi. Biz de onlara "rahat bırakın şarkıları" derdik keza öylece var olmuş satırları da. Tekrar geliyor aklımıza: ne var burada bize ölümü hatırlatan? Belki otobüste 10 yaşında çocuktan yerini isteyen yaşlı adamdır ya da belki bi’an görülen bi’yansımadır. Neyse, şu an ölmedik bu epey bi’aşikâr, ha o kadar aşikar olmayan ne derseniz: “Ölü kime denir?” demek isteriz.
Ölü bitmiş olana denir. Siz buna, “olmaz anıları eseri yaşar” deyin biz bedeni yok diyelim. Siz “bedeni var” deyin biz onu hatırlayan yok diyelim. Ne anlayalım peki bundan dersek de bu koca düzlükte dahi arkasına saklanabileceğimiz bir şeyler kalmış diyelim. Doğuma kucak açarken -bilakis yaşama- bütün bu olanlardan bihaber olan biz ölüme giderken korkakça hayatımızı bir proje olarak görüp onun arkasına saklanalım. Nerden gelir bilinmez aklımıza bir bit yeniği düşüyor: yolda olmak ya da keşifçi olmak da bundan farksız değil midir?
Elimizde bir şey kalmıyor. Ne o üç beş ev yakın bize ne de şehir. Soğuk ve kuru çimlere oturuyoruz. Gece olmuş, çok uzaklarda parıldayan birkaç ışık var. Kim bilir belki bu düzlüğün ötesinden bizi armaya gelenlerdir belki de avcılar. Çimlere uzanıyoruz. Hava açık. Yıldızları saymaya başlıyoruz. Gözlerimiz kapanıyor. Gecenin ortasında kuş cıvıltıları… Garip!




Yorumlar